Yazar “Ali Rıza Say” İle Röportajımız

1-Sayın Ali Rıza Say, Kitapİncele.NET ekibinin röportaj isteğini kırmadığınız için teşekkür ederiz. Öncelikle biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Bu nazik davetiniz için ben de teşekkür ederim. Tokat’ta doğdum, İstanbul’da büyüdüm ve İzmir’de kendimi buldum. 26 yaşındayım ve şu anda İstanbul’da aile hekimliği uzmanlığı asistanıyım. Minyon bir yapıya sahibim, biraz küçük görünüyorum. Sessiz olarak nitelendirilebilen biriyim, konuşurum ancak sohbeti başlatma konusunda çekingenliğim vardır. Doğaya ve insana birçok perspektiften bakabildiğimi düşünürüm, romantik bir yanım vardır. Bir nesneye baktığımda birçok şey görebilirim, hissedebilirim; eğer üzerine müzik eklenirse o nesne de boyut değiştirebilir. Müzik dinlemeyi seviyorum, doğayı seyretmeyi seviyorum, gökyüzüne daha geniş bakabildiğim deniz kenarlarını, geniş ovaları seviyorum, bisikletle rüzgâra kapılıp akmayı seviyorum, insanların düşüncelerini ve hareketlerini irdelemeyi seviyorum, yaşça büyüklerle sohbet etmeyi seviyorum, sevmeyi seviyorum. Her şeyin dışındaharfleri, düşüncelerimi ve hissiyatımı yansıttığı için daha çok seviyorum. Yazarken harfler gönlümden çıkagelir.

2-İyi bir yazar olmak için iyi bir okur olmak gerekir. Sizi yazmayayönlendiren başucu kitaplarınızdan bahsedebilir misiniz?

Dostoyevski’nin romanları beni büyülüyordu. Anlatış tarzı, olayları yansıtışı ve karakterlerin bütün halleri… Psikolojik tahliller beni benden alıyordu. Karamazov Kardeşler ve Budala gibi kalın ve uzun soluklu kitapları okuduktan sonra gönlümde gezinen duyguları ve zihnimde gezinen düşünceleri bir şekilde dışarı aktarabilmenin yolunu bulmuştum. Sabahattin Ali’nin kelime ve cümlelerinin bende hissettirdiği doygunluk hissi de bütün bunların üzerine eklenince, okumanın ve gönlümdekileri boşaltmanın bir zaruri ihtiyaç olduğunu fark etmiştim.

3-“Zihin Ürünü Aşk” kitabınız sizin için ne anlam ifade ediyor?

Benim için ilk adım olmakla birlikte, içerisinde barındırdığı olaylar dışında karakterlerin neler hissettiği ve nasıl birey oldukları benim için daha önemliydi. Olaylar silsilesi gelişirken karakterlerin yaşantıları, kitapta mevcut bulunan aşkın nasıl bir güce sahip olduğu, bazı insani özelliklerin olayları nasıl etkilediği benim için önemliydi. Gidişatı, olayların meydana gelişini etkileyen karakter özellikleri, düşünceleri, hareketleri, davranışları, görünümleri, etrafındaki insanlar… Zihin Ürünü Aşk’ı psikolojik yönü ağır basan, aşkı yücelten yahut bir zihnin içerisini aşkla dolduran hem kadın hem de erkek karakterlerinin zihinlerini yansıtan, birazcık Sabahattin Ali ve birazcık da Dostoyevski içerebilen bir roman olarak görüyorum.

4-Kitabınızı yazma sürecinizden bahsedebilir misiniz?

Evvelden beri içimde yaşayan biriyim. Düşünceler ve duygular her yanımı sarmış, yaşantılar günümü doldurmuş bir vaziyetteyken içimde yaşayan bendeniz, içerimin haddinden fazla dolması sonucu nükleer bomba gibi patlaması kaçınılmazdı. Enerjim etrafa değil de bir temiz sayfaya dağılmaya başlamıştı. Harfler sayfaları doldurdukça gönlümden sayfalara ışınlar saçılıyordu. Cümleler birleşip anlamlar ürettikçe, cümlelerin sonunda gönüllerde hissiyat yaratılınca bendeniz rahatlıyordu. Maziden beri sessizliğimin esiriyken harfler sayesinde bağırmaya başlamıştım. Bir yaz akşamı, üniversitede üçüncü sınıfı bitirmişken aniden yazmaya başladım. Bilgisayarda klavyenin tuşlarına bastıkça cümleler oluşuyor, anlamlar bütünleşiyordu. Yazmaya devam ettikçe yazının devamını merak etmeye başlamıştım, anlamlı bir şekilde ilerleyen yazıları her gün devam ettirdim. Roman olduğunu da bitirdiğimde anlamıştım. Yazımı devam ettirip bitirmem 4 ayımı almıştı. Ortaya çıkan eseri bastırmayı aklımdan geçirmemiştim, sonra arkadaşlarıma eseri paylaştığımda geri dönüşler sayesinde bastırmayı planladım. Bastırmaya planladıktan sonra birkaç ay da yazımı düzenledim, betimlemeleri, olayları ve kelimeleri keyfimce düzenledim. En sonunda da bir bütün olarak bastırabildim.

5-Kitap yazma hazırlığında olan yazarlara neler önerirsiniz?  Yazma sürecinde ve öncesindenelere dikkat etmeliler?

Kitap yazmadan önce cümleler kurabilmek, harflerin doğru şekilde kullanılmasını sağlamak, doğru hissiyatı doğru cümlelerle aktarabilmek için değişik türde kitaplar okumak gerektiğini düşünüyorum. Aktarılacak olay çok fazladır, dünyada ve dünya dışında her şey roman, şiir, deneme vb. olabilir. Önemli olan, etkileyici ve dolgun bir şekilde anlatmaktır. Karşıdaki okuyucu kitlesine karar verdikten sonra okuyucunun beklentilerini öğrenmek gerekir. Kitap okuma sırasında yazarların neler anlattığını, nasıl anlattığını, kime ne gösterdiğini, neleri gizlediğini anlayabilmekteyiz. Ortaya özgün bir eser çıkarmak için insanlarla, doğayla, olaylarla iç içe olmalıyız. Bilgili ve farkındalık sahibi olmalıyız. Her yazar kendi döneminden bir parça içermektedir, dolayısıyla günümüzü iyi görmeliyiz. Yazma öncesinde yeterince dolgunluğa ve olgunluğa eriştikten sonra yazma süreci kendi gücüyle ilerlemektedir. Yazmaya başladıktan sonra asla vazgeçilmemelidir, her gün yazılmalıdır, her gün zaman ayırılmalıdır. Çoğu zaman silinip tekrar yazılabilir, zihnimiz üretebilme konusunda çok zengindir, yeni düşünceler eski düşüncelerin yerini alabilir. Yazma sürecinde herhangi bir şeyi aktarırken o olayı zihinde düşlemek, fotoğrafını çekmek gerekir. Kimi zaman bölük pörçük, birbirinden apayrı şeyler de yazabiliriz; apayrı şeyleri ilerleyen vakitlerde kullanabilme imkanımız olduğunu unutmamak gerekir. Birkaç başlangıç yazabiliriz, başlangıçları belirlemek en zor kısım olabilir. Romanı veya kitabı planlamak gerekir. Öncelikle olayları planlamak, anlatılmak isteneni belirlemek ve daha sonra olayları karakterlerle birlikte kararlaştırmak gerekir. Akla gelen karakterlerin detaylandırılmasını da olaylara ve aktarılmak istenen temaya göre yapabiliriz. Kitap bittikten sonra kitap bitmemektedir. Kitap tamamlandıktan sonra birkaç kez daha okunur, birkaç olay ve karakter özellikleri değiştirilir, sonlar ve başlangıçlar değiştirilir. Romanlar ‘zihnimizin’ ürünü olduğu için değişiklikler konusunda tamamen özgürüz. Yazmaktan asla vazgeçmeyin, eğer kararınız yazar olmak üzerineyse.

6-Ülkemizdeki yayınevlerinin politikalarını beğeniyor musunuz? Yayınevlerinin yazarlarını tanıtma konusunda yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

Günümüzün tanıtım konusu, artık sosyal medya üzerine yönelen popülizme ayak uydurmalıdır.  Günümüzde birçok insan kitap çıkarmaktadır. Her ne kadar yeni kitaplar çıksa da günümüzün insanları kitap okumaya yeterli zaman ayıramamaktadır. Yayınevleri ne kadar çok tanıtım yaparsa yapsın, okumayı alışkanlık edinmeyen toplumun üzerinde pek bir etkisi olmayacaktır. Ülkemizde birçok büyük yayınevi bulunmakta, ünlü yazarlar da rahatlıkla tanıtılabilmektedir. Daha küçük yayınevinde çalışan daha az ünlü veya tanınmayan yazarlar ister istemez sönük bir şekilde tanıtılmaktadır; belki de bu durum beklentiye göre gelişen arz talep dengesidir. Yayınevinin tanıtımları yazarlarını daha etkileyici bir şekilde, insanların gözüne sık sık sokarak tanıtmalarını beklerim. Ne de olsa günümüz dünyasında tanınmak için, herhangi birinin insanların gözünün önünde olması gerekmektedir.

7-Büyük kitap mağazalarında vitrinlerin yüksek bedellerle kiralanarak, yayının kalitesi ile ilgilenmeyen, sadece markalaşmış isimleri kullanan yayınevleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Onlar kar amacı güdüyor olabilir, zira markalaşmış isimlerin kitaplarının hangi yayınevinden çıktığına bakılmadığını düşünüyorum.

8-Türkiye’de okuma alışkanlığını nasıl kazandırılabilir? Okulların bu konuda yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

Okuma alışkanlığı bir özentilik halinde yaygınlaşmalıdır. Günümüzün eğitim şekli, belki evvelden beri öyledir, koyun sürüsünün hareketleri gibidir. Kitap okumanın çevredeki veya görülebilen insanlar üzerinde çekiciliği olmalıdır. İnsanlar önceliklerini yönetebilmeyi öğrenmelidir. Örneğin, gece yatmadan önce akıllı telefondan sosyal medyayı taramak yerine bir romanın birkaç sayfası taranması hem uyku üzerine olumlu etkisi hem de birkaç cümle okumanın yarattığı bilginlik hissini yaşatması insanların hayat kalitesini artırabilir. Okullarda okuma etkinlikleri bir yere kadar etkili olabilir, ancak çocuklar okul dışında ve kitaplar dışında bir dünya üzerinde de yaşadığından o dünyaları da ‘kitaplandırmak’ gerekmektedir. Bütün bunlar politika durumlarıdır, kamuoyu ve siyasilere büyük rol düşmektedir.

9-Okuduğunuz en iyi üç kitap nedir?

Adam Fawer- Empati, Sabahattin Ali- İçimizdeki Şeytan, Peyami Safa- Yalnızız

10-Bir sonraki projenizden bahsedebilir misiniz?

Yeni bir roman üretebilmek için parça parça yazılar yazıyorum, her biri birbirinden bağımsız olabilse de bir gün bunların birleşeceğine inanıyorum. Bunun dışında, deneme türünde şiirlerim mevcut, bütün bunları antoloji şeklinde birleştirip çıkarmayı planlıyorum.

11-Davetimizi kırmadığınız için tekrar teşekkür ediyoruz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Yazar olmak büyük bir istek olabilir fakat yazar olmak, istemenin dışında bir sonuç da olabilir. Bir şeyler yazmak isteyenlere bu son sözümü unutmamalarını isterim, sevgiler ve

Kitap İncele