Değerli Okuyucularımız, Bulmaya niyetli olarak çıktığımız bu yolculukta düşüncelerimizi, duygularımızı; sevinçlerimizi, hüzünlerimizi anlatmak istediğimiz ne varsa sözden öze, bizden size katre katre sunmak üzere kaleme katık ettik ve otuz bir yazı sevdalısı yola düştük. Tıpkı Kaknüs Kuşu’nun gagasında bulunan yüzlerce delikten rüzgâr esmesi sonucu çıkan seslerin nağmesi gibi, bulma niyetiyle

Değerli Okurlarımız, Kasım ayında başladık bu heyecanlı yolculuğumuza. Dışarıdaki soğuğa inat, sıcacık çayımızı aldık; yanımıza koyulduk yazı yazmaya. Bazen sevinç oldu, bazen umut oldu, bazen ise sımsıcak özlem oldu kalemlerimizden dökülen yazılar. Vatanımızın dört bir yanından otuz dört yürek kalplere dokunalım dedik, kasım ayında kuru dallarımızı yeşillendirelim istedik. Siz değerli

Hazan mevsiminde verir başak, tanelerini insanlığa. Hazan mevsiminde olgunlaşır elmalar, armutlar, üzümler… Doğa en kıymetli ürünlerini bu mevsimde olgunlaştırır, ulaştırır insanlığa. İnsanda doğa gibi… İnsan, biriktirir içinde; sevinçleri, üzüntüleri, öfkeyi, mutluluğu, bilgeliği ve tüm yaşadığı duyguları. İçinde biriktirir ve acılarla, sevinçlerle olgunlaştırır onları. Öyle bir an gelir ki yaşanılan her

Gecenin hüznü veya ağırlığı insanın üzerine çöktüğü zaman; sessizlikle baş başa kalıp onunla iki satır sohbet etmek istersiniz. Herkes yerine çekildiği anda sessizlik oturur onların kalktığı yerlere. Her yerimi sarıverir bir anda. İçimde konuşur sessizlik. Hem de öyle konuşur öyle bağırır ki gürültüsünden durulmaz. Ben açarım konuyu o başlar içimde

Kelimelere yeterince hâkim olmayan kişiler, bazı kelimelerin ihata ettiği anlamları ve kavramları karıştırabilir. Bunlar arasında yer alan ve sıklıkla birbirine karıştırılan iki kelime de yetki ve yetkinliktir. İlk bakışta bu kelimeler üzerinde pek bir tartışma konusu yok sanılabilir. Ki benim derdim de okuyucu ile bir cedelleşme içerisine girmek değil. Bir

Değerli Ekim okuyucuları, Dil aklın, göz ise kalbin aynasıdır. Bizse kalbimizden yansıyanları gözlerimizden bir mürekkep misali kâğıda aktararak yüreklerimizdekini hayatlarınıza işlemek için buradayız. Kimimizin gönlündeki bir hüzün olarak aktı kâğıda, kimimizinki ise mutluluk ve sevinç harmanıyla doldurdu satırları. Bu sonbahar zamanında içimizdeki sıcaklığı da evlerinize taşısın diye emeklerimize “Ekim” adını

Duygularımızı, anılarımızı gerek mesleki gerekse kişisel yaşantımızda biriktirdiklerimizi yazıya dökmek ve onları paylaşmak en az mesleğimiz kadar kutsaldır. Eğitimci olmak kalbe dokunmaktır. Emek emek işlenen yolumuzda tecrübelerimizi, sevinçlerimizi, anılarımızı kaleme almak için değerli meslektaşlarımızla bir araya geldik. Bazı zamanlar hüzünle dolan kalbimiz çoğu zaman umutla doldu. Geleceğe umutla yol aldık.

Güzellikler; içimizde tutsak kaldığında değil, paylaşıldığında güzelliktir. Mutluluğun ikiz kardeşi, onu paylaşmaktır. Yeryüzünde bir sevgi ifadesinin paylaşılmasından daha anlamlı ne olabilir? Emeği, tecrübeyi, anılarımızı, yaşanmışlıklarımızı ve birçok şeyi paylaşırız. Kuşkusuz paylaşımların en yücesi duyguların paylaşılmasıdır. En anlamlı bağ, duygudaşlık bağıdır. Demli Sözler; yüreği birbirinden güzel otuz üç eğitimcinin duygularından, emeğinden

Kimi zaman hüzün, kimi zaman neşe… Bazen dostluk, bazen aşk taştı gönlümüzden. Ve kalemimizi dile getirdi, gönlümüzden taşan her duygu. Kalemlerimiz, bir sonbahar mevsiminde, biz gönül dostlarını buluşturdu. Duygularımızdan kopan her kelime ile kuş olup yüreklerinize konmaktı niyetimiz. İstedik ki; bizi, güle bülbül eylesin bu yolculuk… Biz, aşkla ötüşürken yüreğinizde,

Varoluş bir dışavurum gerektirir. Öz itibari ile insan, taşıdığı bilgiyi, duyguyu ve düşünceyi bir başka insana aktarmak ister. Bu aktarma isteği ile meydana gelen dışavurum ise edebi ürünlerin meydana gelmesini sağlar. Edebiyat kelimesi, Arapça edeb teriminden köken alır. Mana olarak ise görgü ve terbiye demektir. Terim olarak ise yazınsal eserlerin