Öğrencilerimizin toplumun mevcut ölçüleri ve istikameti dairesinde yaşamaları için hayatlarını vakfeden öğretmenlerimiz, sundukları eğitim hizmetleriyle onlara doğru yolu göstermişlerdir. Bugün insanlık âleminde temel insani değerlerimiz yaşıyorsa, bu onların hizmetlerinin neticesidir. Bununla birlikte öğretmenlerimizin, bilgi ve birikimlerini yazı ve şiirlere dökerek insanların ruh ve düşünce dünyalarını zenginleştirecek kaynaklar oluşturma gayreti de

Tarihi insanlık kadar eski; acılarla, yaşanmışlıklarla dolu bu coğrafyadan niceleri geldi geçti. Gönülden damlayanlar kalemden döküldü. Ağıt oldu, şiir oldu, öykü oldu. Dillere pelesenk oldu. Asırlardan taşarak günümüze ulaştı. Yunus Emre’den Mevlana’ya nice gönül köprüleri sözle kuruldu sözle yaşadı. Bunun içindir ki Yunus dizelerinde şöyle belirtmiştir: “Söz ola kese savaşı,

Tarih boyunca insanlar bir eser bırakma çabasında bulundular. Bu çabalar içerisinde yazmak, eser bırakmanın her zaman en kalıcı yollarından biri oldu. Ve eğer geleceğe bir miras bırakılacaksa, bu mirası bırakmayı en çok öğretmenler hak etmektedir. “Yazma İhtiyacı”, geleceğimizin teminatı değerli öğretmenlerimizin en önemli miraslarından biri olarak edebiyat dünyasında yerini alacaktır…

Ekim ayı, doğanın sonbahara hazırlandığı bir dönemin habercisidir. Ağaçlar yapraklarını döker, hava serinler, günler kısalmaya başlar. Ancak, Ekim ayı sadece doğanın dönüşümünü değil, aynı zamanda düşüncelerin ve duyguların da değişimini temsil eder. Türkiye’nin dört bir yanından eğitim neferleri olarak bir araya geldik. Bu değişimin bir ifadesi olarak kelimeleri seçtik.”Ekim Güneşi”

Tarihsel süreçler incelendiğinde insan davranışların altında yatan en önemli duygu, takdir edilme ve başarma duygusunun tarif edilemez hazzıdır. Bu haz ki ancak yaşanırsa içinde neleri barındırdığı anlaşılabilir. Başarmak için hayal etmek ve bu hayalin bir yerinden başlamak gerekir. Bu süreç içerisinde sizi cesaretlendirecek ve ekip çalışmasında sizlere mihmandarlık yapacak bir

“Umut belki de gelecek sayfadadır, kapatma kitabı” der Cemal Süreya. Bizler de Anadolu’nun çok çeşitli coğrafyalarından 37 kalem bir umutla “Bir Sonbahar Şiir &Yazı Antolojisi” kitabında bir araya geldik. Kitabımız, ismiyle müsemma bir sonbahar mevsiminde yazarların gönül tellerinde en ince duygularla işlenen bir nakış, kimi zaman bir yağış, kimi zaman

Bilmek istiyorum kimsin nesin? Önüme isminden bir hece ser, Acaba var mı senin de bir evin? Bulunur mu bur da sana da bir yer. Biz üç kişiyiz. İkimiz birbirine kardeş, birimiz ise kardeşe yoldaş. Laf denizine serdik ağlarımızı, ağlardan ne çıktı ise nasibimize koyduk heybemize. Ne var ise heybemizde çıkartalım

Sesler harflere, harfler heceye ve heceler kelimeye dönüşüp cümleler yazılmaya başladığı günden itibaren insanoğlu yazdı. Neyi gördüyse ne düşündüyse ya da duyduysa yazdı. Ne sınır tanıdı yazı ne zaman. Bazılarına haber, bazılarına umut, bazılarına yol oldu. Hayatlar, hayaller bütün kutsallar yazı ile anlatıldı. 35 yazı sevdalısının kalemi bu kitap için

Duygularımızın tercümanıdır kalemlerimiz, her birimizin duyguları kalemlerimize döküldü. Güzel ülkemizin çeşitli noktalarında görev yapan kırk iki yazarımız, akıl ve gönül hazinesindekilerden bir buket sundu eserimizde. Her bir kelime tercüman oldu yürekten dökülenlere… “Mürekkebimin Rengi” yazarlarımızın emeklerini, bir araya getirerek siz değerli okuyucularımıza sunulmuş bir hazine. Sayfalar arasında gezinirken yazarlarımızın gönül

Saygıdeğer Okuyucu, Cumhuriyetimizin 100. yılı anısına, sizlere eşsiz bir eser sunmanın gururunu yaşıyoruz. Bu kitap, farklı disiplinlerden 40 değerli yazarımızın şiirlerini, makalelerini ve eğitim yazılarını bir araya getirmiştir. Cumhuriyetimizin temel değerlerine ve kazanımlarına olan saygımızı ifade etmenin bir yolu olarak kaleme alınmıştır. Edebiyat, düşünce ve eğitim alanlarının özgün kalemlerinin birlikteliğiyle