Jorge Francisco Isidoro Luis Borges Acevedo (24 Ağustos 1899 – 14 Haziran 1986), Arjantinli öykü, deneme yazarı, şair ve çevirmen. Büyülü gerçekçilik akımının önde gelen isimlerindendir ve gerçeküstücülük konusunda yazdığı denemeleri ile ünlüdür.
Hayatı
Borges, 24 Ağustos 1899 tarihinde Buenos Aires’te doğdu. Babaannesi İngiliz olduğu ve evde iki dil birden konuşulduğu için daha çocukken her iki dili de çok iyi derecede konuşabiliyordu. Oğluna satranç tahtasında Zeno’nun paradoksunu öğreten Jorge Guillermo Borges avukat ve psikoloji öğretmeniydi. Evlerinde Borges’in hayal gücünün sürekli olarak işgal edecek bir bahçe ve kütüphane vardı.
Babasının görme yetisinin azalması üzerine, aile tedavi için I. Dünya Savaşı’ndan önce (1914) Cenevre’ye taşındı. Burada kaldıkları süre boyunca Borges Calvin Koleji’ne devam ederek, Latince, Fransızca ve Almanca öğrendi. Sembolizm akımının örneklerinden Verlaine, Rimbaud ve Mallarmé’in eserleriyle bu sırada tanıştı. Schopenhauer’a olan sevgisi ve Walt Whitman’ı keşfetmesi de Cenevre’deyken başladı.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ailesiyle birlikte İspanya’ya taşındı. Borges artık yazar olmaya karar vermişti, babasına 1870’lerde geçen bir roman yazmaya yardım ediyordu. Birkaç edebî gruba girme çalışmasından sonra, kendine akıl hocası buldu: Endülüslü şair Rafael Cansinos-Asséns. Onun etkisiyle kendisini “ultraistler” grubundan saymaya başladı ama kısa zamanda aidiyet hissinden sıkılarak kimseye bağlı olmadan bir şeyler yapmaya çalıştı. Denemelerle ve şiirle pasifizm, anarşi, Rus devrimi gibi bazı şeyleri övdüğü, genel düşüncelerini dile getirdiği iki kitap yazdı. Ama sonra yazdıklarından utanarak, her iki kitabı da İspanya’dan ayrılmadan önce imha etti.
1921’de ailesiyle Buenos Aires’e geri dönmesinden sonra, babasının arkadaşı Macedonio Fernandéz’in düşüncelerinden etkilenmesi, düşüncenin yeni yollarına yönelmesine neden oldu. Fernandez’in düşünceleri Schopenhauer, Berkeley ve Hume’ün bir yansıması idi. Edebî stili eksantrik ve düşünce tarzı karmaşıktı. Borges’e en büyük etkisi her şeye kuşkuculukla bakmasını sağlamasıdır.
1923’te ilk kitabı olan Buenos Aires Tutkusu (Ferver de Buenos Aires)’i çıkardı. 1924-1933 arası Borges için oldukça heyecan verici bir zamandı. Bu dönemde pek çok yazısı ve şiiri basıldı. Luna de Enfrente 1925’te, San Martin Defteri (Cuaderno San Martín) 1929’da basıldı. 1933-1934 yıllarında Crítica’da Alçaklığın Evrensel Tarihi (Historia universal de la infamia) yayımlandı. Bu öykü dizisi, önceden basılmış bazı hikâyelerden alınan karakterler ve fikirler üzerine yeniden hikâye yazmakla oluşmuştu. Gerçeği ve hikâyeyi harmanladığı bu hikâyeler gerçeküstü bir otantizm taşıyorlardı. Daha sonraları bu tarz “büyülü gerçekçilik”in ilk örneklerinden sayılacaktı. Ama onun asıl kariyeri 1935’te yazdığı “Borges stili”nin ilk örneği denilen, hayali bir romanı eleştirdiği “Al-Motasim’e Bir Bakış” isimli öyküsüdür. 1936’da denemelerini topladığı Sonsuzluğun Tarihi Historia de la eternidad basıldı. Bu sırada maddî sıkıntılar çekiyordu, bu nedenle 1937’de Belediye Kütüphanesi’nde çalışmaya başladı. Kütüphanedeki işi hafif olan yazar, iş günlerinin kalanını klâsikleri okuyarak ve modern edebiyatın uluslararası örneklerini İspanyolcaya çevirerek geçirmiştir. Bu çevirilerin en önemlileri Virginia Woolf’un ve William Faulkner’ın kitaplarıdır. Borges, bu yazarların İspanyolcadaki ilk çevirmenlerindendir. Yaratıcılığını kaybetmekten korkan Borges, eşsiz bir eser yazmak istedi ve “Pierre Menard, Don Quixote’un Yazarı”‘nı kaleme aldı. Ardından da “Tlön, Uqbar, Orbis Tertius” geldi. Her iki hikâye Victoria Ocampo’nun Sur edebiyat dergisinde yayınlandı. Bunların başarısının verdiği motivasyonla Babil Kütüphanesi’nin çalışmalarına başladı. 1941’de bu öykülerin toplandığı Yolları Çatallanan Bahçe basıldı. Aynı hikâyeler toparlanarak “Artifices”e eklendi ve 1944’te Ficciones adıyla yeniden basıldı. 1942’de “Bustos Domecq” takma adı altında Adolfo Bioy Casares ile birlikte polisiye hikâyeler dizisi olan Don İsidro İçin Altı Problem’i yazdılar. Felsefe, gerçekler, fantezi ve gizemleri harmanladığı bu yeni öykülerin yanında, El Hogar’da anti-semitizmi, faşizmi ve nazizmi eleştiren politik makaleler de yazıyordu. Bu makalelerle oldukça tanındı. 1946’da Juan Perón’un iktidara gelişiyle, kütüphanedeki işinden atıldı. Bu işten atılma onun için bir tür kurtuluş olmuştu, çünkü hem Arjantin’den Uruguay’a kadar pek çok yeri gezip, Budizm’den Blake’e kadar pek çok konuda seminerler veriyor, hem de iyi para kazanıyordu. Ama ailesi Peron’un baskıcı rejiminde zor günler geçirdi, annesi ve kız kardeşi hapse girdi. 1949’da ikinci önemli kısa hikâyeler kitabı Alef (El Alef) basıldı.
1955’te Peron devrilince Borges hayalindeki meslek olan Arjantin Ulusal Kütüphanesi Müdürlüğü’ne getirildi. Ailesinden gelen hastalık nedeniyle görme bozukluğu çeken Borges bu dönemde görme yetisini tamamen kaybetti. “Bana aynı anda hem 800,000 kitabı hem de karanlığı veren Tanrı’nın muhteşem ironisi” diyerek bu gerçeği kabullenmiştir. (Umberto Eco unutulmaz romanı Gülün Adı’nda yer alan ana karakterlerden kör kütüphaneciyi Borges’ten esinlenerek oluşturmuştur). 1956’da Buenos Aires Üniversitesi’nde İngiliz ve Amerikan edebiyatı profesörlüğüne atandı ve 12 yıl bu görevi yürüttü. 1961’de Samuel Beckett’le birlikte Uluslararası Yayımcılar Ödülü’nü (Formentor Ödülü) kazandı. Bu ödül ona gecikmiş bir uluslararası ün kazandırdı. Gözlerinin görmeyişini şiire yönelerek telâfi etmeye çalıştı. 1970’li yıllarda ABD’de çeşitli üniversitelerde dersler verdi. 1973’te Peron geri dönünce, görevinden istifa etti. Ders vererek ve yolculuk yaparak geçirdiği zamanın meyvesi 1975’te basılan toplama hikâyelerin olduğu Kum Kitabı (El libro de arena) oldu. Dünya gezilerinin sonucu ona eşlik eden Maria Kodama’nın resimlerini çektiği yazılarını ise kendi yazdığı Atlas’la (1984) sonuçlandı.
Zannedilenin aksine, Nobel ödülünü alamadan 87 yaşında, 14 Haziran 1986’da Cenevre’de karaciğer kanserinden hayatını kaybetti.
Eserleri
Fervor de Buenos Aires (Buenos Aires Tutkusu), 1923
Luna de enfrente (Yolun Ötesinde Ay), 1925
El tamaño de mi esperanza, 1925
El idioma de los argentinos, 1928
Cuaderno San Martin (San Martin Defteri), 1929
Evaristo Carriego, 1930
Discusión, 1932
Historia universal de la infamia (Alçaklığın Evrensel Tarihi), 1935
Historia de la eternidad (Sonsuzluğun Tarihi), 1936
El jardín de senderos que se bifurcan (Yolları Çatallanan Bahçe), 1941
Seis problemas para don Isidro (Don İsidro İçin Altı Problem), 1942
Poemas: 1922-1943, 1943
Ficciones (Ficciones Hayaller ve Hikâyeler), 1944
Un modelo para la muerte, 1946
Dos fantasías memorables, 1946,
El Aleph (Alef), 1949, denemeler, hikâyeler
Aspectos de la poesía gauchesca, 1950
Antiguas literaturas germánicas, 1951
La muerte y la brújula (Ölüm ve Pusula), 1951
Otras inquisiciones 1937-1952 (Öteki Soruşturmalar), 1952
Historia de la eternidad (Sonsuzluğun Tarihi), 1953
El “Martín Fierro”, 1953
Poemas: 1923-1953, 1954
Los orilleros; El paraíso de los creyentes, 1955
Leopoldo Lugones, 1955
La hermana de Eloísa, 1955
Manual de zoología fantástica (Kurgusal Varlıklar Kitabı), 1957
Libro del cielo y del infierno, 1960
El Hacedor, 1960
Antología Personal, 1961
El lenguaje de Buenos Aires, 1963
Introducción a la literatura inglesa (İngiliz Edebiyatı Tarihi), 1965
Para las seis cuerdas, 1965
Literaturas germánicas medievales (Ortaçağ Alman Edebiyatı), 1966
Crónicas de Bustos Domecq, 1967
Introducción a la literatura norteamericana (Amerikan Edebiyatına Giriş), 1967
Conversations with Jorge Luis Borges (Borges’le Konuşmalar), 1968
Nueva Antología Personal, 1968
Elogio de la sombra (Karanlığa Övgü), 1969
El otro, el mismo, 1969
El informe de Brodie (Brodie Raporu), 1970
El congreso, 1971
Nuevos Cuentos de Bustos Domecq
El oro de los tigres, 1972
El libro de arena (Kum Kitabı), 1975
La Rosa Profunda (Sonsuz Gül), 1975
La moneda de hierro, 1976, şiir
Diálogos, 1976
Que es el Budismo? 1976
Historia de la Noche, 1977
Prólogos con un Prólogo de Prólogos, 1977
Borges El Memorioso, 1977
Rosa y Azul: La rosa de Paracelso; Tigres Azules, 1977
Borges, oral, 1979
Siete noches (Yedi Gece) 1980
La cifra, 1981
Nueve ensayos dantescos (Dantevari Denemeler), 1982
Un argumento, 1983
Veinticinco Agosto 1983 y otros cuentos, 1983
Atlas (Atlas), 1984
Los conjurados, 1985
Textos cautivos, 1986
This Craft of Verse, 2000
Çevirileri
Borges’in ilk eseri bir çeviridir: Mutlu Prens. Borges, Oscar Wilde’ın eserini 1909 yılında, henüz 10 yaşındayken, İngilizceden İspanyolcaya çevirmiştir. “Alvaro Lafinur çeviriyi öyle kusursuz bulmuştu ki, Buenos Aires gazetesi El Paìs’de ‘Jorge Borges’ imzasıyla yayımlanmasını sağlamıştı; baba Borges’in arkadaşları onun sandılar.”
Virginia Woolf’un Orlando: Bir Yaşamöyküsü isimli eserini de, Orlando adıyla, 1937 yılında İspanyolcaya kazandırmıştır. Bu, annesiyle (Leonor) yaptığı imece usulü bir çeviridir. Bu çeviride kendisinin yahut annesinin ne kadar payı olduğu konusunda eleştirmenler ve Borges farklı fikirdedir. James Woodall, Leonor’un tek başına bu eseri çeviremeyeceğini söyler. Borges annesiyle yaptığı çeviriler söz konusu olunca çevirileri bazen kendisinin yaptığından ve annesinin kontrol ettiğinden, bazen de annesinin yaptığından kendisinin kontrol ettiğinden bahseder. Lakin soru ilk sorulduğunda muzipliği uyarınca “tercümeleri o yaptı ama benim imzam var.” demekten geri durmaz. Woolf’dan Kendine Ait Bir Oda’yı da, Un cuarto propio adıyla, 1936’da benzer bir yöntemle İspanyolcaya kazandırmış olmalılar.
Borges’in en sevdiği yazarlardan biri de kuşkusuz Franz Kafka’dır. Borges, 1938 yılında, Kafka’nın Dönüşüm isimli öyküsünü, La metamorfosis adıyla, İspanyolcaya çevirmiştir. Borges, bu çeviri üzerine, yaptığı bir söyleşide, Alastair Reid’in, “Kafka’yı tercüme etmek nasıl bir tecrübeydi?” sorusuna, “Çok kıskandım. Ben yazmış olmayı isterdim. Kıskançlıktan kudurdum. Evet. (Güler)” yanıtını vermiştir. Borges, aynı söyleşide, Kafka’yı tercüme etmenin zor olmadığını zira Kafka’nın berrak bir üslupla yazdığını ve çok fazla metafor kullanmadığını dile getirmiştir.
William Faulkner’ın Çılgın Palmiyeler romanını 1940 yılında, Las palmeras salvajes adıyla İspanyolcaya kazandırmıştır. Bu, Faulkner’ın İspanyolcadaki ikinci, Latin Amerika’daki ilk çevirisidir. Borges, Norman Thomas di Giovanni ile yaptığı bir söyleşide çeviri hakkında, “Tabii, tercüme Buenos Aires’te yayınlanınca insanlar fazlaca uzun ve karmaşık cümleler kullanarak Faulkner’a sadık kalmadığımı söylediler. Bu uzun ve karmaşık cümlelerin metinde de yer alabileceğini hatırlatmak zorunda kaldım.” demiştir.
Borges’in Woolf’un Orlando [1928 (telif)-1937 (çeviri), 9 yıl arayla] ve Kendine Ait Bir Oda’sını [1929 (telif)-1936 (çeviri), 7 yıl arayla], Faulkner’ın Çılgın Palmiyeler’ini [1939 (telif)-1940 (çeviri), 1 yıl arayla] kitapların telif tarihine bu kadar yakın bir zamanda, henüz bu yazarlar bugünkü kanonik yerlerini almamışken, çevirmiş olması onun dönem edebiyatını nasıl titiz ve günlük takip ettiğini kanıtlar niteliktedir. Kaldı ki Borges bu çevirileri bu tarihlerde yapmış olsa da bu yazarlara ilişkin eleştiri yazılarını daha erken tarihlerde zaten kaleme alıyordu.
Borges, Marcel Schwob’un, Düşsel Yaşamlar isimli eserinde yer alan, Bay Burke ve Bay Hare isimli yaşam öyküsünü de İspanyolcaya çevirmiştir.
Borges’in bir başka çevirisi de Yastıkname’ydi. Borges Sei Şonagon’un eserini sevgilisi María Kodama ile birlikte El libro de la almohada adıyla İspanyolcaya kazandırmıştı.
Borges’in yaptığı çeviriler kadar yap(a)madığı/bitiremediği çeviriler de söz konusuydu. En yakın arkadaşlarından birisi olan Adolfo Bioy Casares ile beraber Macbeth çevirisine “kalkışmışlardı”. 1970 yılında Shakespeare’e karşı denenen bu “taarruz” yarıda kalacaktı. Çeviri hiçbir zaman tamamlanmadı ve dolayısıyla yayımlanmadı. Borges Macbeth’e bir önsöz yazdı ama bu kendi çevirisi için değildi.