Daha ilk sayfadan kalem arıyorsunuz, cümlelerin altını çizmek, paragrafların yanına yıldız koymak için. Bazen alıyor götürüyor sizi cümleler, düşünceden hatıraya, hatıradan kişilere, kişilerden hayata… Hepsi hayatın içinden dersler, fikirler, veciz sözler ve bazen ayet ve hadisler. Yazarın üslûbu çok güzel, ezelden beri dostmuşuz gibi samimi bir şekilde yazmış: “Sevgili dost,

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız..

Şiir kitaplarına karşı, aşmakta zorlandığım, bir önyargım var. Bu önyargıyı kırmak adına, tavsiyeler üzerine aldığım birkaç şiir kitabını bu ay okumaya karar vermiştim. Ayın ikinci şiir kitabı olarak okuduğum “Körün Parmak Uçları” Ali Ural’ın en iyi kitaplarından biri olarak gösteriliyor. Aradığımı buldum diyebilirim. Aradığım ne mi? Aradığım okurken hislenmek ve

Daha çok öykücü ve romancı kimlikleri ile bilinse de Sabahattin Ali edebiyata şiir ile başlar. Günlük sıradan olaylarda, dostlarıyla mektuplaşmalarında, aşk maceralarında dahi şiiri kullanan Ali, yaklaşık olarak 1935 tarihinden sonra şiire pek yönelmez. Hayatta iken çıkan tek şiir kitabı “Dağlar ve Rüzgâr” olup bu kitabı yayınlamış olmaktan dahi sonradan

İbrahim Tenekeci günümüzdeki önemli şairlerden biridir. Kendisi aynı zamanda bir deneme yazarı olup, 2008 yılında hem Yılın Şairi hem de Yılın Yazarı ödüllerine layık görüldü. 2020 yılında Türkiye Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülünü de alan Tenekeci, Türk edebiyatına yaptığı katkılarla bilinen değerli bir isim. Emekleri ve çalışmaları için kendisine

tamam saldırdıklarınız adam değil aferin onların da gözleri kanlı sizin kadar aferin ya biz ne yapalım şu su zerrecikleri ya biz nereye gidelim şu yıldız kümecikleri zalimden kenar durmak kötü mü aferin bu binaları kimler dikiyor böyle Tanrıya karşı göklerin kalbini kimler çiziyor her sofraya oturuşta bir tokat halka aferin

Tunçtan yağmurlar dürttü şehri Ölü baykuş dirildi Tapınağın tüm beşikleri ıslandı Gri elmalarla mumyaladılar prensi Böğründeki dövmeyi öpüp, okşadılar Gövdesinden yemişler döken ağacın, Tepesine uzattılar. Sarı sarnıçtan su içen her kadını Kaplanlara attılar. Ölü baykuş uçtu. İki at girdi avluya Kişnemeleri beşikleri kuruttu. Samanalar yürüdü önden Bellerinde mandarin kemerleri. Ellerinde;

bir mezar kaç insan yaşındadır içeride, bir hücrede bir insan kaç mezardır bir toplum gizli ortağıysa bir suçun bir insan açık sonucuysa bir toplumun çocuklara sahip çıkamayan bir halk kuyulara dere kenarlarına kara havuzlara bakıyorsa ellerinde fenerler ve köpekler savcı polis jandarma bakan sürü halinde peşinde köpeğin kadın sürükleniyorsa alnından

kuyruklara ekleyin beni üst aramalarına şüpheliler odasına simit satmanın yalvarışına yalanların kibritine yazın ateşi yükselsin kanımın yazın itilmişliğe çingenenin kırık dişine yolda kalmış arabanın altına inatçı öksürüğe

Al beni Rabbim Çöz beni çoğalt beni Bütün yarattıklarınla bir kazanda kaynat beni Aşk girsin yürürlüğe Yeryüzünde ve gökyüzünde Hayatın bu yüzünde ve öte yüzünde