İhsan Oktay Anar’ı ilk defa okuyor olduğum için kendime çok kızıyorum. Geç kalmışım. Bu lezzete daha önce de kavuşabilirdim. Kurgusu, anlatımı, karakterleri ve gerilimi ile “Puslu Kıtalar Atlası” mükemmel bir eser olmuş. Descartes’ın: “Düşünüyorum, öyleyse varım” savı etrafında kurgulanan eser, felsefi bir düşünceyi, olay örgüsü aracılığıyla okuyucuya çok latif bir

Büyük kalemimiz Yaşar Kemal’in “Hüyükteki Nar Ağacı” kitabını, sonunu sönük bulmakla birlikte, büyük bir zevkle okudum. Teknolojik gelişmeler her zaman, bir yandan yeni istihdam sahaları sağlarken, bir yandan da bazı insanların işini kaybetmesine sebep olmaktadır. Yaşar Kemal bu eserinde, tarım işçilerinin gelişen teknoloji karşısında düştükleri zor durumu anlatır. Çukurova’da traktör

Kültürümüzde önemli bir yeri olan Karagöz atmosferinde bir kendini arayış öyküsünün anlatıldığı “Karagöz’ün Rüyası”, Alper Gürkan imzalı, kurgusu güçlü bir eser. Karakterin rüyalar âlemi ile kendini arayıştaki çırpınışı, gerçek ve algılanan hayatı sorgulamanızı sağlıyor. Olay akışında bir iki ufak yerde kopukluk yaşasam da eserin sonu gayet güzeldi. Hayal ile gerçek,

2021 yılının ilk kitabı İhsan Oktay Anar’dan… Roman türündeki “Amat” eseri, Osmanlı dönemindeki bir deniz yolculuğunu anlatır. Denizciliğe özel eski terimlerin kitapta sık kullanılması, benim gibi, bu kelimelere aşina olmayan kişileri bir miktar sıkabilir. Anar’ın “kurgu mozaiği” diye tabir edebileceğim zengin anlatımı, eserlerinin daha çok beğenilmesini sağlıyor. Kimileri, çok sayıda

Katharine Burdekin tarafından 1937 yılında yazılan “Swastika Geceleri” önemli bir distopya eseridir. Diğer distopyalardan farklı olarak feminizm distopyası ile öne çıkar ve bu alandaki en önemli kitaplardan biri olarak kabul edilir. Kitaba adını veren ve gamalı haç anlamına gelen Swastika kelimesi ve kapaktan da anlaşılacağı üzere, bu kitap bir Alman

Yakın zamanda ikinci kitabını okuduğum Sait Faik Abasıyanık’ta dikkatimi çeken önemli bir durum var. Abasıyanık ısrarla: “geçimimi sadece yazarak kazanmak istiyorum” diyor. Bir yazarın bu muhayyile ile yaşaması, günlük hayatını, harcamalarını buna göre şekillendirmesi çok önemli. Abasıyanık yeri geldiğinde ihtiyaçlarını kısar, nefsinin isteklerini yazarak kazandığı paranın miktarına göre dizginler. Bu

Kendisini geç tanıyan ve eserlerini hızla okuyan biri olarak İhsan Oktay Anar’ın “Kitab-ül Hiyel” kitabını da çok beğendiğimi belirteyim. Mühendislik çalışmaları ile nam salma gayretinde bulunan üç karakteri anlatan eser her bakımdan bir “Anar eseri” diyebilirim. Baş döndürücü olay örgüsü ve zengin bilgi yoğunluğu zihninizi epey doyuracak. Anar’ın eserlerinde o

İhsan Oktay Anar’ın eserlerinde dikkatimi çeken iki önemli husus var. Bunlardan ilki, eserlerinin bilgi yoğunluğunun çok fazla olması. Öyle ki, her kitabı için yıllarca araştırma yaptığını, birçok kaynak taradığını düşünüyorum. Günlerce, haftalarca araştırma yapılmadan yazılması mümkün olmayan paragraflar var. Bu yönüyle kendisini titiz bir araştırmacı olarak kabul etmek gerekir. İkinci

Cemil Süleyman, Türk edebiyatımızın önemi yeni anlaşılan simalardan biri. Döneminin önemli edebi topluluklarından biri olan Fecr-i Âtî’de yer alıyordu. Asker bir tabip olan Süleyman, sürekli Anadolu’dan uzakta görevde olduğundan edebi çevreyle pek ilişkisi olmuyor, yazılarını kesik kesik yayınlıyordu. Bunlara rağmen değerli eserler kaleme alıyordu. 1911 yılında yayınladığı “Siyah Gözler” romanı,

Ahmet Mithat Efendi, Osmanlı döneminin en önemli edebiyat ustalarından biridir. İki yüze yakın eser yazar, Osmanlı döneminin en uzun soluklu gazetesi olan Tercüman-ı Hakikat’i çıkarır, yabancı dildeki eserleri dilimize çevirir ve yeni yazarların yetişmesine yardımcı olur. Edebi dünyamızın tartışmasız en önemli simalarından biridir. Ahmet Mithat Efendi kalemini toplumu eğitmek ve