Ed Yong – Mikrobiyota

Mikrop kelimesi size neyi çağrıştırıyor? İyi ve güzeli mi, yoksa kötü ve çirkini mi? Hastalığı mı, yoksa şifayı mı? Zooloji ve biyokimya alanında uzman bir isim olan, Pulitzer ödüllü yazar Edmund Soon-Weng Yong, mikroplara dair bilgimizi ters yüz edecek araştırmaların sahibi. Kendisine “mikrop tabusunu yıkan yazar” diyebilirim.

Mikroplar ilk defa Antonie van Leeuwenhoek tarafından 17. yüzyılda keşfedildi. Bilinen ilk antibiyotik olan penisilin ise 1927 yılında keşfedildi. Antibiyotiklerin keşfi ile birlikte bakterilere ve daha sonra bulunan diğer ilaçlarla tüm mikroplara karşı bir savaş başlatıldı. Tersi düşünülene, yani mikropların faydalı olabileceğine de inanılana kadar, mikropların her halükarda insan sağlığına sadece zarar verdiğine inanıldı.

Bunun tersini düşünmek gerçekten zor. Tarih boyunca milyonlarca insanı öldürmüş salgınlar ve hastalıklar söz konusu iken, mikropların insan sağlığına olumlu yönlerinin olabileceğini düşünmek gerçekten zor. Hatta bu satırları yazarken iki yıldır devam eden ve 5.5 milyon insanın ölümüne sebep olan şeyin sadece bir virüs olduğunu bilirken daha da zor. İşte “Mikrobiyota” buna rağmen size tersini düşündürecek bir eser.

“Mikropların hepsinin insan sağlığına zararlı olduğu” düşüncesi geçtiğimiz yüzyıldan itibaren sorgulanmaya başlandı. Probiyotik olarak bugün raflarda bulunan ürünler 100 yıllık bir araştırmanın ürünü. Probiyotik, “sağlık üzerinde olumlu etki yaptıkları düşünülen mikroplar” demek. Yani insan sağlığına yararlı olan mikroplar. Bu, “tüm mikroplar zararlıdır” düşüncesinin yıkıldığının ispatıdır. Yeri gelmişken, probiyotik ürünler satın almak yerine anne sütü ve köy yoğurdunu teşvik etmemiz daha iyi ve ucuz bir çözüm olur, bunu unutmayalım.

Ed Yong, mikropların insan ve hayvan sağlığına olumlu etkileri olabileceği üzerine yapılan çalışmaları tek tek inceleyerek bu eseri yazıyor. Eserde yer alan ifadeler hayli çarpıcı. Öyle ki önümüzdeki yıllarda çeşitli bakterilerin karıştırılmasıyla hazırlanmış kişiye özel bakteri reçetelerinin satılabileceğini ifade ediyor. Haksız sayılmaz. Bu tedavilerin genetik mühendislik yöntemi ile yapılmasıyla Dang hummasına şimdiden iyimser bir çözüm bulunmuş bile. Sırada otizm, infalamatuar bağırsak hastalıkları ve çeşitli salgınlar var.

Sizi, kitapla ilgili ayrıntılarla boğmak istemiyorum. Probiyotik ürünlerle devam eden sürecin bakteri reçetesine dönüştüğünü biz görebilir miyiz bilmiyorum. Ancak mikroplara olan bakışımızı değiştirecek, anne sütüne ve doğal yaşama geri dönüşü daha hızlı ve “bilimsel ispatlarla” yapmayı sağlayacak bu eserin birçok tabuyu yıkacağına inanıyorum. Mutlaka okunması gereken, bilimsel içerikleri kuvvetli ve okuması sürükleyici bir eser…

Kitap İncele